Geçtiğimiz günlerde bir düğün salonuna gittim.
Orada oynanan oyunlara dikkat ettiğimde gördüm ki bu düğün, ne kültürümüze uyar ne dinimize nede geleneğimize.
Bir hava çalıyor adına Trabzon Kolbastısı diyorlar. Tepinen tepinene...
Müziğin ritmine bakıyorum, müzikle iç içe olduğum pek söylenemez ama, İç Anadoludan farfara yada fidaydanın ritmi. Tepinmelerine bakıyorum, çoğu rep dedikleri acayiplik. Ne İç Anadolu görünüyor edasında ne Karadeniz nede Avrupa. Hiç bir şeye benzemeyen bu kültür, hem bizim oldu, hemde sizin.
Sonra bir hava çalıyor, ne dediği hiç anlaşılmayan. Sadece cümle sonunda şemame dedikleri belli oluyor. Şemame nedir ki, tatlımı, acımı, erkekmi, kadınmı, bizdenmi onlardanmı(Onlar dediğim Kürt yurttaşlar değildir.)...
Üç ayrı grup oluştu birbirinden bağımsız herkes kendi çevresinde yavaşça dönerken; bir grup kolkala girmiş ayaklarını yerden kaldırmadan orasını burasını ritim eşliğinde sallıyor. Diğer grup teke hoplatması oynuyor. Bir grubun ayakları Vestern filmlerindeki dansçı kadınların ayakları gibi havada savruluyor, eteklerini Allah Muhafaza buyursun dalgalandıkça dalgalanıyor...
Böylesi ne Asyaya uyar, ne Avrupaya nede Amerikaya.
Sonra bir müzik çaldı plaktan, sesi teneke kazıntısı gibi. Çıktı zibidiler ortaya kolkala girip saçlarını başlarını oraya buraya savururken, kıçlarından haberleri yok.
Kim bunlar. Ne yapıyorlar.
Halaybaşı demeyecekmi Poşa Memmede, bir Ağırlama çalda oynayak.
Temel demeyecekmi hadi bir horon tepek.
Ankaralı demeyecekmi hadi bir misket havası.
Demeyecekmi birisi çal bir Erzurum Barı.
.......
Nerede yerel ezgilerimiz, nerede otantik oyunlarımız, kimin olduğu belli olmayan bir eğlenme kültürüyle neşesi kaçtı artık düğünlerin, eğlencelerin. Şaşkın kültürüel benliğimizle sonumuzun ne olacağı belli değil artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder